Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye sanayisinin dünyanın bütün coğrafyalarına, bütün ülkelerine rekabetçi şekilde ihracat yapabilecek güçte olduğunu belirterek, “Özellikle son 5 yılda milli gelirimiz içerisinde hem toplam sanayinin hem imalat sanayinin payının yükseldiğini gözlemliyoruz. Tabii bizim için en gerek düşük, orta düşük, gerek orta yüksek, yüksek teknolojide 13 yıl boyunca pandemi dönemindeki 1-2 ay hariç neredeyse aralıksız bir yükseliş trendi var.” dedi.
Basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Bakan Kacır, 2018’den bu yana özellikle yüksek teknolojide diğer teknoloji sınıflarından çok açık şekilde ayrışan bir yükseliş trendi olduğunu belirterek, “Bu da aslında son 22 yılda kurulmuş Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin ortaya çıkardığı en somut sonuçlardan biri. Yani elbette yüksek teknoloji ihracatında muazzam bir artış yakalamayı hedefliyoruz. Bizim için de en önemli parametrelerden biri, yüksek teknolojiyi dünyaya ne kadar ihraç ettiğimiz. Bugüne kadar yaptığımız Ar-Ge ve inovasyon yatırımları aslında yüksek teknolojide önemli ölçüde bir ithal ikame fırsatı da beraberinde getirdi ve nihayetinde yüksek teknoloji üretimi işte son 5 yılda artık görünür şekilde düşük teknolojili alanlardan ayrışarak ülkemizde daha hızlı büyümüş oldu.” dedi.
TOGG SEDAN 2025’TE
TOGG’un tanıttığı Sedan modeliyle ilgili açıklamalar yapan Bakan Kacır, “Ekim 2022’de Cumhuriyet Bayramımızda Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla ilk banttan iniş törenini gerçekleştirmiştik ve Mayıs 2023’ten itibaren Togg yollara çıkmayı başardı. Bir ön satış gerçekleştirdi Togg ve 177 bin talep aldı, ilk yıl 20 bin aracı teslim etmeyi hedeflediğini duyurdular, aslında ilk 8 ay demeliyiz, çünkü mayıs ayında başlamıştı teslimatlar ve yılsonu itibariyle 19 bin 589 araç yollara çıkmış oldu. Hem elektrikli araçlarda Togg pazar lideri oldu Türkiye’de, hem de ilk modeli olan T10X’in, yani C-SUV’nin kendi sınıfında lider olmasını sağladı. Hedef, 2025’te bu yeni modelin de satışa sunulması. Artık 2024’de C-SUV’nin satışları tabii üretim kapasitesinin artışıyla birlikte daha da artmış olacak. Bu yıl, geçen yılın 3 mislinden fazla Togg’un üretileceği öngörülüyor.” diye konuştu.
YATIRIMLARA DESTEK
KOSGEB eliyle KOBİ’lerin özellikle yatırım süreçlerinde desteklenmesi süreçlerini Bakanlık olarak yürütmeye devam ediyoruz. Verimlilik ve sürdürülebilirlik alanında yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm yatırımlarını desteklerken, bir yandan da özellikle son 3 yıldır başlattığımız uygulamalarla Türkiye’de teknoloji girişimciliğini finanse etmeye yönelik girişim sermayesi fonlarına ilişkin uygulamaları Bakanlık olarak sürdürüyoruz. Türkiye’nin tüm üretim envanteri, sanayi envanteri, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından tutuluyor. Türkiye’de tüm planlı sanayi bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri ve sanayi sitelerinin kuruluş ve desteklenme süreçleri Bakanlığımızca sürdürülüyor.
BÖLGESEL KALKINMA
2018’den bu yana bölgesel kalkınma da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görev alanına dahil edilmiş oldu. Böylelikle Türkiye’nin tüm coğrafyalarını kapsayan 26 kalkınma ajansı ve GAP-DOKAP-DAP ve KOP bölge kalkınma idareleri de Bakanlığımız koordinasyonunda çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Bu yönüyle bakıldığında aslında Türkiye’de tüm yatırım, istihdam, üretim süreçlerinde çok geniş bir sorumluluğu olan bir Bakanlıktan bahsediyoruz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı dediğimizde. Bütün bu görevlerin odağına biz milli teknoloji hamlesini koyduk, çünkü Türkiye’nin ancak kritik teknolojilerde tam bağımsızlığını tahkim ederek, yüksek teknoloji üreterek ve rekabetçi şekilde dünyaya ihraç ederek kalkınma hedeflerine ulaşabileceğine inanıyoruz. Ve bütün bu çalışmaları milli teknoloji hamlesinin aslında tamamlayıcı unsurları olarak değerlendiriyoruz.
AR-GE VE İNOVASYON EKOSİSTEMİ
Türkiye’de son 22 yılda adeta sıfırdan bir araştırma-geliştirme ve inovasyon ekosistemi inşa ettik. Bugün 1600’den fazla ar-ge ve tasarım merkezi var. Bu ar-ge ve tasarım merkezleri bugüne dek 70 binden fazla ar-ge projesi tamamladılar. Şu anda 17 bin 500’den fazla ar-ge projesini sürdürüyorlar ve bütün bu özel sektör ar-ge ve tasarım merkezleri Bakanlığımızca destekleniyor. Hem doğrudan bu ar-ge ve tasarım merkezlerini bünyesinde bulunduran şirketler hem de ar-ge ve tasarım faaliyetlerine katılan insan kaynağı Bakanlığımızın desteklerinden yararlanıyor.
TEKNOPARK SAYISINDA ARTIŞ
22 yıl önce sayısı sadece iki olan teknoparkları bugün 60’dan fazla şehrimizde 101’e yükselttik. Ve 101 teknoparkımızda bugün 10 binden fazla teknoloji girişimi yine araştırma-geliştirme çalışmalarını sürdürüyor ve bunlar 55 binden fazla Ar-Ge projesini bugüne dek Bakanlığımız desteğiyle tamamladılar ve hali hazırda eş zamanlı olarak bu 10 bin teknoloji girişiminde 15 binden fazla araştırma-geliştirme projesi devam ediyor. Türkiye’nin bugün 272 bine ulaşan bir ar-ge insan kaynağı var. 7 milyar doların üzerinde yüksek teknoloji ihracatı yapan bir ülkeyiz. Ve Türkiye’de bugün hayallerini projelere, projelerini teknoloji girişimlerine dönüştürmek gayretinde olan gençlerin eş zamanlı olarak başvurabileceği 60’dan fazla kuluçka ve hızlandırma programı ar-ge ve inovasyon ekosistemi tarafından sunuluyor.
MUAZZAM BİR SIÇRAMA
Bu yönüyle baktığımızda son 22 yılda araştırma-geliştirme ve inovasyona dair bütün istatistiklerde muazzam bir sıçramaya şahit oluyoruz. Ar-ge harcamalarının milli gelirimizdeki payı binde 5’ler düzeyinden, yüzde 1,3 düzeyine yükseldi. Özel sektörün Ar-Ge harcamalarındaki payı yüzde 29 seviyesinden yüzde 61 seviyesine yükseldi. Bugün artık Türkiye’de araştırma-geliştirmenin lokomotifi Türk özel sektörü.
BİLİMSEL YAYINLAR BÜYÜK İVMEYLE HIZLANDI
Bilimsel yayınların sayısı da eş zamanlı olarak büyük bir ivmeyle hızlandı. 2006 yılında Türkiye’de yaklaşık 15 bin bilimsel yayın varken, 2022’de bu sayı 48500’ün üzerine çıktı. Dolayısıyla, aslında hem bilimsel üretimde hem araştırma-geliştirmede Türkiye muazzam bir kapasite artışına şahit oldu. Bu kapasite artışı fikri mülkiyet alanında kendini gösteriyor. 2002 yılında bütün Türkiye’de 1 yıl boyunca yapılan patent başvurusu sayısı sadece 414, yani yaklaşık günde bir patent başvurusu yapılıyordu bütün Türkiye’de. Ve geçtiğimiz yıl bu sayı 9 bine yakın olarak gerçekleşti. Yani 20 mislinin üzerine çıkmış bir fikri mülkiyet kapasitesinden bahsediyoruz.
TASARIM BAŞVURULARI
2022 yılında tasarım başvurularında Türkiye Çin’den sonra dünya ikincisi olmayı başardı. Yerli tasarım tescil sayısı 2002’de 14 binlerdeyken, 2023’e geldiğimizde 54 binin üzerine çıktı. Yerli marka başvurusu sayısı 2002’de 28 bin 500 iken 2023’e geldiğimizde 168 binin üzerine yükseldi. Coğrafi işaretleri de çok önemsiyoruz. 2002’de sadece 24 coğrafi işaret tescil başvurusu alıyorken, 2023’te 338 coğrafi işaret başvurusu aldık. Ve bugün Türkiye’nin Avrupa Birliğinde tescilli 18 coğrafi işareti var. Biz özellikle 2023’te coğrafi işaretli ürünlerimizin AB tesciline odaklandık. Avrupa Birliği tescilli coğrafi işaret sayımızı 4’ten 18’e çıkarmış olduk geçtiğimiz yıl. İnşallah önümüzdeki dönem de 40’tan fazla ürünümüzü yine Avrupa Birliğinde coğrafi işaret tesciline kavuşturmayı hedefliyoruz.
İHRACATIMIZIN LOKOMOTİFİ: İMALAT SANAYİ
Bugün ihracatımızın lokomotifi Türkiye’de imalat sanayi. Geçtiğimiz yıl 255,8 milyar dolar olarak, biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanımız 2023 ihracat rakamlarını kamuoyuyla paylaştı, 255,8 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik, bunun 240,4 milyar doları imalat sanayi ürünlerinden oluşuyor. Bu yönüyle imalat sanayinin Türkiye’nin hem ihracatına hem de büyümesine etkisi çok yüksek.
İNSANSIZ HAVA ARAÇLARINDA DÜNYA BİRİNCİSİ
Bugün Türkiye malumunuz insansız hava aracında dünya birincisi, ama beyaz eşya, ticari araç, güneş paneli, çimento gibi alanlarda Avrupa birincisi bunun yanında. Yine demir-çelik üretiminde Avrupa’nın en iddialı ülkelerinden biriyiz, seramik, sağlık gereçlerinde Avrupa’nın en iddialı üretim ülkelerinden biriyiz. Pek çok alanda Türkiye hem Avrupa’nın, hem dünyanın üretim üssü.
OTOMOTİV SEKTÖRÜ BİRİNCİ OLDU
Geçtiğimiz yıl ihracatta imalat sanayi sektörleri içerisinde otomotiv sektörü yine birinci oldu, 35 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik otomotiv sektöründe. Yine kimya sektöründe 30,5 milyar dolar ihracatı yakaladık. Bu sektörler önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin ihracatında öncü sektörler olmayı sürdürecek.
ROTAMIZ; YATIRIM, İSTİHDAM, ÜRETİM VE İHRACAT
Tabi bizim rotamız yatırım, istihdam, üretim ve ihracat. Bu alanlarda Bakanlık olarak kritik teknolojilerde tam bağımsızlık, katma değerli üretim, nitelikli istihdam ve yüksek teknoloji ihracatını ana ödevlerimiz olarak görüyoruz. Burada tabi temel sanayi politikamızdaki yaklaşımın önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Biz savuma sanayinde, büyük bir başarı hikayesine imza attık ve bu başarı hikayesinin en görünür sonuçları, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada da dikkat çeken, dikkatle takip edilen sonuçları insansız hava araçları alanında oldu. Türkiye 20. yüzyılın bir havacılık ülkesi olmasa da 20. yüzyılda üretilen binlerce uçağın, helikopterin neredeyse hiçbirinin üreticisi olmasa da, 2000’li yıllarda vakitlice insansız hava aracı alanında girişimlerin, yatırımların önünün açılması sayesinde çok hızlı netice aldı ve dünyada bugün en fazla ülkeye insansız hava aracı ihracatı yapan, harp paradigmasını değiştirecek sonuçları alabilecek insansız hava araçlarını geliştiren ülke olmayı başardı. Bayraktar TB-2, Bayraktar TB-3, Akıncı, Kızılelma, Anka, Anka-2, Anka-3, Aksungur sadece son 10 yılda Türkiye’nin gökyüzüyle buluşturabildiği insansız hava araçları oldu. Bu yönüyle her biri birbirinden farklı fonksiyonel özelliklere sahip insansız hava araçlarını peşi sıra gökyüzüyle buluşturabilen dünyada ikinci bir ülkenin olmadığını da ifade etmeliyiz.
TERÖRLE MÜCADELEDE İHA’LAR
Bu başarıyı mümkün kılan şey, aslında Türkiye’nin bu alanda paradigma değişimine odaklanması oldu. Yani 20. yüzyılda başka ülkelerin insanlı havacılıkta kat ettikleri mesafeyi, onların izinden giderek, onların yaptıklarını tekrar etmeye çalışarak gerçekleştirme çabası içinde olmak yerine, Türkiye havacılıkta paradigma değişimini erken gören ve buna yönelik hazırlıklarını, yatırımlarını, girişimlerini harekete geçiren bir ülke olarak -tabi bunda terörle mücadelede özellikle insansız hava araçlarına duyulan ihtiyacın da gerçekten önemli bir payı var ve insansız hava araçlarında terörle mücadelede elde etiğimiz başarıyı da her birimiz çok iyi biliyoruz-, bu alanda böylelikle Türkiye dünyanın önüne geçmeyi başardı.
SAVUNMA SANAYİ İHRACATI
Bizim sanayi politikamızın temelinde de aslında bu yaklaşım yer alıyor ve yer almaya devam edecek. Bakın, savunma sanayinde 2002 yılında 250 milyon dolar düzeyine ihracat yaparken, geçtiğimiz yıl savunma sanayi ihracatımız 5,5 milyar dolar düzeyine yükseldi. Yine savunma ve havacılık ciromuzu 2002’de 1 milyar dolarken geçtiğimiz yıl 12 milyar doların üzerine yükselttik. Bugün savunma sanayi projelerin sayısı 850’ye erişti, bu sayı 20 yıl önce sadece 62’ydi. Yine savunma sanayindeki projelerin toplam sözleşme bedelleri 5,5 milyar düzeyinden 90 milyar dolar düzeyine yükseldi.
YATIRIM TEŞVİKLERİ
Türkiye’nin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak bu ülkede taş üstüne taş koyan, katma değer üreten, yatırım yapan, istihdam sağlayan, ihracat potansiyeli taşıyan bütün yatırımlara hiçbir ayrım gözetmeksizin destek olmaya gayret ediyoruz. Birazdan yatırım teşviklerindeki rakamları detaylı olarak da sizinle paylaşacağım. Ama sadece bir rakam ifade edeyim, geçtiğimiz yıl biz Türkiye’de 15 binden fazla yatırıma teşvik belgesi düzenlemişiz. Dolayısıyla bu yatırımlar arasında herhangi bir ayrım yapmamız, taraflı davranmamız elbette söz konusu değil.
KRİTİK TEKNOLOJİLER
Savunma sanayini de açıkçası Türkiye için en kritik alanlardan biri olarak görüyoruz, hem milli teknoloji hamlesinin odağında görüyoruz savunma sanayini, çünkü kritik teknolojilerde tam bağımsızlık dediğimizde öncelikle aslında savunma sanayi alanında bağımsızlığı sağlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Biz savunma sanayinde bağımsızlığımızı tahkim edemeden bugünün dünyasında teknolojik bir bağımsızlıktan ve nihayetinde siyasi bir bağımsızlıktan elbette bahsedemeyiz. Dolayısıyla Türk savunma sanayinin gelişimi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak her zaman önceliğimiz oldu, olmaya da devam edecek. Ve bu alanda sadece Baykar’ı değil, yatırım gerçekleştiren tüm şirketleri bugüne dek çok güçlü şekilde destekledik. Aslında sunduğumuz desteklerden en asgari düzeyde istifade eden belki de Baykar olmuştur. Çünkü proje bazlı devlet destekleri kapsamında Türkiye’nin stratejik ve büyük ölçekli yatırımlarına çok geniş alanda destek ve teşvik sunma imkanına sahibiz, yatırım yeri tahsisinden sigorta primi desteklerine, vergi indiriminden enerji desteğine, faiz desteğine, nitelikli istihdam desteğine, gerek nakdi, gerek gayri nakdi pek çok desteği biz bugüne kadar proje bazlı devlet destekleri sistemimiz kapsamında Türkiye’de yatırım yapan yerli ve yabancı firmalara sunduk.
BAYKAR’A HİÇBİR NAKDİ DESTEK SUNMADIK
Baykar özelinde bir değerlendirme yapmak gerekirse, Baykar proje bazlı devlet desteklerindeki hiçbir nakdi destekten yararlanmayı talep etmedi, biz de Baykar’a hiçbir nakdi destek sunmadık. Yani Baykar’a sunduğumuz destekler vergi indirimlerinden Gümrük Vergisi, KDV ve Kurumlar Vergisi kolaylıklarından ve sigorta primi desteklerinden ibaret.
15 BİNDEN FAZLA YATIRIM
Bu arada sigorta primi desteklerinden de henüz şimdiye kadar henüz yararlanmamış Baykar. Yatırım yeri tahsisi sunmuşuz, ama Baykar yatırım yerlerini de yine kendi öz kaynaklarıyla satın almayı tercih etmiş. Bunun yanında, faiz desteği, nitelikli eleman desteği, enerji desteği gibi pek çok büyük ölçekli yatırıma sunduğumuz nakdi desteklerin hiçbirinden Baykar yararlanmamış, hiçbiri için de bir başvuru yapmamış.
BÜTÜN YATIRIMLARA DESTEK VERİYORUZ
Bu yönüyle bakıldığında aslıda devlet desteklerinden bu ölçekteki yatırımlar içinde en düşük düzeyde istifade eden bir yatırımdan ve bir firmadan bahsediyoruz. Ama biz elbette ki stratejik olduğunu değerlendirdiğimiz, katma değerli olduğunu değerlendirdiğimiz bütün yatırımlara, bir daha söylüyorum, destek veriyoruz, teşvik veriyoruz, önümüzdeki dönemde de bu destekleri, teşvikleri sunmaya devam edeceğiz. Bu firmaların arasında yabancı markalar var, yabancı sermayeli firmalar var, çok farklı sektörlerdeki firmalar var, otomotivden kimyaya pek çok farklı alanda desteklediğimiz firmalar var.
KARALAMA KONUSU YAPILIYOR
Bize enteresan gelen şu: Biz yerli firmaları da destekliyoruz, yabancı firmaları da destekliyoruz yeter ki Türkiye’de yatırım yapsınlar, istihdam oluştursunlar, üretim kapasitesini artırsınlar, Türkiye’nin ihracatını yükseltsinler istiyoruz. Ama genellikle yabancı firmalara sunduğumuz destekler karalama konusu yapılmıyor, bir milli markaya sunduğumuz destek karalama konusu yapılıyor. Biz bütün sektörlerde destekler sağlıyoruz, makine sektöründen kimya sektörüne, sağlık sektöründen otomotive pek çok sektörde biz destekler veriyoruz, ama ne hikmetse bu sektörlerin hiçbirine verdiğimiz destekler karalama konusu yapılmıyor, savunma sanayine verdiğimiz destekler karalama konusu yapılıyor. Bunu da kamuoyunun değerlendirmesine sunuyoruz.
MİLLİ PROJELERİ KARALAMAK BUGÜNE KADAR KİMSEYE BİRŞEY KAZANDIRMADI
Türkiye’de katma değer oluşturacağına inandığımız bütün çalışmaları desteklemeye, bütün yatırımları teşvik etmeye elbette devam edeceğiz. Ümit ediyorum ki, herkes de Türkiye’nin elde ettiği kazanımların daha fazla farkında olur. Milli projeleri, milli yatırımları karalamak bugüne dek kimseye hiçbir şey kazandırmadı, bundan sonra da kazandırmayacak. Bütün bu yatırımların ve milli projelerin Türkiye’ye kattığı değerin milletimiz farkındadır, dolayısıyla takdir de yüce milletimizindir.
YENİ NESİL SANAYİ POLİTİKASI
Biz tıpkı savunma sanayindeki gibi önümüzdeki dönemde tüm alanlarda benzer fırsat pencereleri olduğunu değerlendiriyoruz. Yani Türkiye yeni nesil sanayi politikasıyla sanayide dönüşüm alanlarına odaklanır, paradigma değişimini vakitlice yakalamayı başarırsa, aslında insansız hava araçlarında elde ettiğimiz başarı hikayesinin benzerlerini diğer alanlarda da gerçekleştirme imkanına sahip olacak diye değerlendiriyoruz. Bugün artık ulaşım dediğimizde aslında akıllı ulaşımdan bahsediyoruz, elektrikli araçlardan, otonom araçlardan, batarya teknolojilerinden bahsediyoruz. Hatta uçan akıllı mobiliteden bahsediyoruz, ki bu alanda da Türkiye’nin öncü ülkelerden biri olacağını değerlendiriyoruz.
AKILLI TARIM PAZARI
20 milyar doları geçmiş bir akıllı tarım pazarı var bugün dünyada ve Türkiye de Avrupa’nın en büyük tarım üreticisi olarak mutlaka tarımda akıllı tarım uygulamalarını yerli ve milli olarak geliştirmeli ve etkin, yaygın şekilde uygulamalı diye değerlendiriyoruz.
BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR
Sağlık tarafında biyoteknolojik ilaçların payının giderek yükseldiğine şahit oluyoruz. Son 10 yılda biyoteknolojik ilaçların ilaç sektöründeki payı yüzde 50’lere yükseldi. Türkiye’de bugün 9 özel sektör firması biyoteknolojik ilaç üretim kabiliyetine sahip. Önümüzdeki dönemde tıpkı savunma sanayinde olduğu gibi eğer sağlık alanında da bir uzun dönemli planlamayı gerçekleştirebilir, kamu alım garantileriyle bu sektörün yerli ve milli ilaçlar ve tıbbı cihazlar geliştirmesini sağlayacak adımlar atabilirsek, ki atacağız inşallah bunları, sağlıkta da savunma sanayindeki gibi muazzam bir başarı hikayesini ortaya çıkaracağız.
200 MİLYAR DOLAR
Yine nadir hastalık ilaçlarının dünya pazarlarındaki payının 200 milyar dolara gelmekte olduğunu görüyoruz. Bu da bu alana da mutlaka önümüzdeki dönemde daha fazla eğilmemizi gerektiriyor.
ROBOTİK TEKNOLOJİLER
Üretimde robotik teknolojilerin akıllı üretim sistemlerinin giderek daha fazla kullanıldığı bir dünyadayız. Bugün artık dünyada rekabet ucuz iş gücüyle değil yüksek teknoloji, dijital dönüşüm sayesinde elde edilen yüksek verimlilikle sürdürülebiliyor. Dolayısıyla biz de mutlaka hem sanayimizin dijital dönüşümünü hızlandırmalı, akıllı üretim sistemlerinin Türk sanayinde daha yaygın kullanımını sağlamalı, ama mutlaka bu teknolojileri de yerli ve milli olarak geliştirmeyi başarabilmeliyiz. Bugün dünyada 10 bin çalışan başına 140 endüstriyel robot kullanılıyor, fakat bu bazı ülkelerde 10 bin çalışana bin endüstriyel robot seviyesine kadar yükselmiş durumda. Dolayısıyla aslında sanayide verimlilik yarışı tümüyle otonom sistemlerde, akıllı sistemlerde. Bizim mutlaka akıllı üretim sistemleri konusunda sanayi altyapımızı hızla dönüştürmeyi, ama bu dönüşümü de yerli teknolojilerle gerçekleştirmeyi başarmamız lazım.
TEKNOLOJİ ODAKLI SANAYİ HAMLESİ
Önümüzdeki dönemde teknoloji odaklı sanayi hamlesi programını gerçekleştirmeyi sürdüreceğiz. Bu program Türkiye’nin cari açık meselesini kalıcı şekilde ortadan kaldırabileceğine inandığımız bir yatırım programı. Biz geçtiğimiz dönemde Türkiye’nin yüksek düzeyde ithal ettiği, yıllık ithalatı 60 milyar dolar düzeyinde olan ve yıllık dış ticaret açığımız 51 milyar dolar düzeyinde olan 919 ürünü ve yenilikçi teknoloji başlıklarını kamuoyuyla paylaştık ve yatırımcılarımıza çağrıda bulunduk, bu ürünlere ve bu ileri teknoloji başlıklarına yönelik araştırma-geliştirme ve yatırım projelerinizi bize getirirseniz, biz bu projelere stratejik yatırım teşvikleri sunacağız dedik.
800’E YAKIN BAŞVURU
Bu kapsamda 800’e yakın başvuru aldık, 185 projeyi hamle programı kapsamında destekleme kararı aldık. Bu projelerin toplam yatırım ve ar-ge büyülükleri 2,6 milyar dolar düzeyinde ve bu projeler tam kapasiteyle üretime geçtiğinde cari açığımızı yıllık 7 milyar doların üzerinde kapatma etkisi oluşturacak. Makine sektöründe, mobilite sektöründe, üretimde yapısal dönüşüm, sağlık ve kimya ürünleri, dijital dönüşüm başlıklarında bu 185 projenin hayata geçmesi Türk ekonomisinin hem cari açığı kapatacak şekilde önümüzdeki dönemde gelişimini sürdürmesini, hem de Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatını artırmasını beraberinde getirecek. Önümüzdeki dönemde de yine hamle programı kapsamında çağrılara çıkmaya devam edeceğiz.
YERLİ ÜRETİM
Bu programın bir özelliği şu: Çok titiz bir değerlendirme yapıyoruz, özellikle yatırımlarda ölçek ekonomisi oluşmasını çok önemsiyoruz. Çok kısa bir hatıramızı anlatayım. Türkiye’nin alanında en büyük şirketi yıllık 200 milyon dolar düzeyinde ithal ettiğimiz bir ürünü yerli olarak üretmek için bu programa başvurdu. Biz de projeyi değerlendirdik, gerçekten o ürünün yerlileşmesini çok kıymetli buluyorduk, o yüzden de o ürünü zaten öncelikli ürün listemize koymuştuk. Fakat projeyi değerlendirdiğimizde gördük ki, olması gerekenden çok daha küçük ölçekli planlanmış yatırım ve dünyadaki rakipleriyle mukayese ettiğimizde bir rekabet gücü elde etmesi kolay görünmüyor. Aslında çok da güçlü bir şirketimiz, kendilerine yatırım ölçeğini 4 misline çıkarmalarını teklif ettik, tam pandeminin 2-3 ay öncesinden bahsediyorum. Fakat kendileri bu teklifimizi kabul etmedi, bizim planımız bu dedi. Biz de kendilerine bu plan kapsamında yapacakları yatırımın rekabetçi ve sürdürülebilir olmayacağını söyledik ve başvuruyu reddettik. Muhtemelen bu şirket ilk kez herhangi bir başvurusu için ret almıştır. Üzülerek reddettik aslında, yani biz bu yatırımı arzu ediyorduk, ama ölçek konusunda el sıkışamadık. Çok değil, 6 ay sonra biz bir sonraki çağrımızda yine o ürüne yer verdik, çünkü o ürünün yerlileşmesini önemsiyoruz. Fakat bir şey olmuştu, bu dönemde pandemi başlamıştı ve küresel tedarik zincirlerinde güçlükler ortaya çıkmaya ve Türkiye gibi ülkelerin aslında pandemi sonrası dönemde yeni fırsatlar elde edeceğine ilişkin öngörüler yüksek sesle konuşulmaya başlanmıştı. Ve bu kez ikinci çağırımızda yine aynı şirket yine aynı ürün için başvuru yaptı, biz ilk başvurusunda kapasiteyi 4 misline çıkarmasını bekliyorduk, şirketin, fakat kendileri kabul etmemişti, bu kez 7 misli kapasiteyle bize geldiler, biz de memnuniyetle kendilerini destekledik ve o yatırım şimdi tamamlanmak üzere.
UÇAN AKILLI MOBİLİTE ARAÇLARI
Uçan akıllı mobilite dediğimizde de yapay zeka ve insansız hava aracı teknolojilerinin bir araya geldiği sistemlerden bahsediyoruz. Dünyada yüzden fazla bu konuda devam eden proje var. İddialı projelerin bazıları da Türkiye’de. Gerek BAYKAR tarafından yürütülen CEZERİ projesi, gerekse Bilişim Vadisi’nde yürütülen AirCar projesi bizce çok değerli. Türkiye’yi yine bu alanın öncü ülkelerinden biri haline getirmeyi hedefliyoruz. Teknoloji anlamında dünyadaki rakiplerimizin önünde olduğumuz bir alan bu. Ama bu tür teknolojilerin gelişimi için düzenlemeler de çok önemli. Yani bizim bir an evvel bu sistemlerin kullanımının yaygınlaşmasını sağlayacak regülasyonları tamamlamamız lazım. Hem afet bölgelerine, hem farklı iklim koşullarında erişimi zor coğrafyalara ilaç ve benzeri pek çok ürünün teslimatını kolaylaştıracak sistemlerden bahsediyoruz aslında.
KAAN ÇOK YAKINDA UÇACAK
Kaan bir insanlı uçak. Dolayısıyla buradaki güvenlik seviyesi insansız hava araçlarından daha ileri düzeyde. Bu anlamda hiçbir risk alınmak istenmiyor. Konulan hedefler, tarihler de ekiplerin canla başla çalışması konusunda elbette bir motivasyon kaynağı. Ben biliyorum ki TUSAŞ’ta canla başla çalışan, gecesini gündüzüne katan muazzam bir ekip var şu anda. Dolayısıyla inşallah kendileri uçuşa hazır olduklarını teyit ettikleri anda bu gerçekleşecek. Biraz daha dişimizi sıkalım. Geç olsun güç olmasın. Ama Kaan Türkiye’ye muazzam bir stratejik kabiliyet kazandıracak. Yeni nesil bir savaş uçağı olarak bir milli projeyi ortaya koymamız, göreceksiniz ki hemen bir iki sene içerisinde Türkiye’ye savunma sanayi ihracatına ilişkin yapılan yorumları ve değerlendirmeleri ters yüz edecek.
MİLLİ SÜPERSONİK FÜZELER
Halihazırda TÜBİTAK SAGE süpersonik füzeler için araştırma çalışmalarını yürütüyor. Ramjet Füzesi geliştirme projesi yürütüyor. Bu füzeleri şu anda geliştirme safhasındayız. Bunun dışında Roketsan’ın da benzer bir çalışması var